30 Ekim 2011 Pazar

"Whiteout"

2009 yapımı “Whiteout” (Ülkemizde film isimlerinin çevirilerini yaratıcılık yoksunu kişiler yaptığı için pek tabii “Soğuk Ölüm” çevirisiyle vizyona girmişti), aksiyon/gerilim türünde bir film. Greg Rucka’nın çizgi roman serisinden uyarlanan ve Kate Beckinsale’in başrolünde olduğu Dominic Sena filmi, ne yazık ki birkaç ilginç sahnesi dışında sıkıcı ve sonu tahmin edilebilir bir gerilim olmaktan öteye gidemiyor.

Filmimiz 1957 yılında başlıyor. Kutup ışıklarına karışan bir Warner Bros. Pictures logosundan sonra filme dair ümitlendiren bir sahneye tanık oluyoruz: Antarktika semalarında Sovyetler Birliği’ne ait bir yolcu uçağında geçen başarılı aksiyon sahnesine zaten aksiyon filmlerinden tanıdığımız Dominic Sena’nın maharetli ellerinin değdiği belli. Ardından günümüze dönen film; yine Antarktika’daki uluslar arası bir araştırma üssüne götürüyor bizi. Görevinden istifa etmek üzere olan komiser Carrie Stetko (Kate Beckinsale), iki yıldır bu araştırma üssünde ve ülkesine geri dönmesine üç gün var. Eve dönmeyi dört gözle bekleyen Carrie, üç gün sonra Antarktika’dan ayrılan son uçağa binecek. Son uçağa, evet, zira üç gün sonra Antarktika’da güneş batacak ve yirmi dört hafta boyunca doğmayacak (Aslında gayet iyi gerilim sahnelerine ortam hazırlayabilecek bir konu, değil mi?). Fakat ayrılmadan önce buz üstünde bulduğu bir ceset, görünüşe göre Antarktika üzerinde işlenen belki de ilk cinayetin gerçekleştiğine dair kanıtlar taşıdığı için Carrie Antarktika’da kalmaya ve bu olayı çözmeye karar veriyor…



Dominic Sena, az önce de belirttiğim gibi aksiyon konusunda nam salmış bir isim. Brad Pitt ve Juliette Lewis’in başrolünde olduğu 1993 tarihli “Kalifornia” ile genel olarak iyi eleştiriler alan yönetmen, ardından çektiği “Gone in 60 Seconds” ve “Swordfish” gibi filmlerle türe yatkın olduğunu kanıtlamıştı aslında. “Swordfish” akabinde (bir televizyon filmi hariç) uzun bir süre sessiz kalan yönetmen, 2009 yılında bu filmle geri döndü. Filmin başrolüne de, “Underworld” ile epeyce ünlenen Kate Beckinsale’i koydu. Ama gelin görün ki aksiyon ve gerilim konusunda aslında güçlü referansları olan bu iki isim, filmi hem eleştirmenler ve seyirci, hem gişe nezdinde kurtarmaya yetmedi: Son derece kötü eleştiriler alan film gişede de çuvalladı ve elli milyon doları aşan maliyetine rağmen on beş milyon dolara yakın bir hasılat elde etti. Ancak eleştirmenler ve seyircinin filme haksızlık ettiğini düşünmek yanlış olur, çünkü başarılı set tasarımı ve yer yer filmi epey sürükleyen müziklerine rağmen “Whiteout”, içine girmesi zor ve sıkıcı bir film. Ayrıca oldu bittiye gelmiş bir sona sahip. Geçmişinde ihanet sorunları yaşamış olan Carrie Stetko rolünde Kate Beckinsale elinden geleni yapıyor, ama bu yetersiz kalıyor. Üstelik bazı gerilim sahnelerinde kar fırtınası yüzünden her şey öyle çok karışıyor ki, kimin kim, neyin ne olduğunu fark etmek çok zor.

“Whiteout”, ancak Kate Beckinsale’i çok seviyorsanız, ya da “Birkaç iyi gerilim sahnesi olsun, o yeter” diyorsanız izleyebileceğiniz bir film. Ancak özgün bir film bekliyorsanız, beklentilerinizi çok düşürmediğiniz takdirde hayal kırıklığına uğramanız ve “Zaman kaybı!” diye hayıflanmanız işten bile değil. Yazıyı eleştirmen A. O. Scott’ın film hakkındaki eleştirisinde sorduğu soruyla noktalıyorum: “Where are the penguins?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder