9 Eylül 2013 Pazartesi

“Exile”



İngiliz synth-pop grubu Hurts’ün ikinci albümü “Exile”, 8 Mart 2013 tarihinde piyasaya sürüldü. İlk albümleri “Happiness”ın aksine biraz daha siyah bir tona büründürdükleri yeni albümleriyle, İngiliz ikili Theo Hutchcraft ve Adam Anderson tarzlarını iyiden iyiye oturttuklarının ve çok daha iyi işler yaptıklarının/yapacaklarının sinyallerini veriyor. 

12 şarkının bulunduğu albüm, ilk albüm “Happiness”tan çok daha karanlık ve melankolik. Genel olarak ilk albüme nazaran biraz daha iyi eleştiriler alan “Exile”ın, müzik eleştirmenlerinin de belirttiği üzere Depeche Mode’a yakın olan tarzının “Happiness”a nazaran biraz daha sert bir müzikle harmanlanmış ve deneysel tınılarla dolu olduğu yazılanlar arasında. “Exile”, gerek kullanılan sert gitar rifleri ile, gerek koro ve klavyeleriyle, gerek davul ritmleriyle, daha sert ve cesur bir albüm, zira grup ilk albümlerinde çok beğenilen tarzlarında biraz değişikliğe giderek her grubun yapmak istemeyeceği bir şeyi yapıyor. 


 “Exile”a, albüme ismini veren şarkıyla başlıyoruz: Aynı zamanda grubun albüm turnesinin açılış şarkısı olan “Exile”, konser açılışı için çok uygun bir parça, çünkü çok iyi klavye efektleriyle başlayıp birden hızlanarak davul ve gitar tonlarıyla besleniyor. 

 “Exile”ın ardından gelen şarkı “Miracle”, albümün ilk teklisi. İlk kez 4 Ocak 2013’te dinleme şansına erişebildiğimiz şarkı, grubun çıkış şarkısı “Wonderful Life”tan beridir kullandığı ve artık alametifarikası haline getirdiği üzere, dansçıların Muse’un “Time is Running Out” klibindeki gibi grubun çevresinde dans ettikleri karanlık bir klibe sahip. Bolca ‘lens flare’in kullanıldığı klip, itiraf etmek gerekir ki ilk bakışta J. J. Abrams’ın elinden çıkmış gibi duruyor.  

 “Miracle”ın ardından, albümün bize göre en iyi şarkısı olan “Sandman”i dinliyoruz. Islıkla desteklenmiş bir melodiye sahip “Sandman”de kullanılan çocuk sesleri ve koro çok etkileyici. 

Dördüncü şarkı “Blind”, albümün Mayıs 2013’te piyasaya sürülen ikinci teklisi. İkilinin konserlerinde sıkça yer verdikleri ve çalmaktan besbelli pek hoşlandıkları bu duygusal parçanın, bağımlılığı anlatan son derece tuhaf bir klibi de var.

 “Only You” gitar, klavye ve vokalleriyle 80’ler pop müziğinin etkisinin net bir biçimde hissedildiği, diğer 4 şarkıya göre daha hızlı seyreden bir şarkı. Sözleri de romantik ve gayet hoş. 

 “The Road”, albümün piyasaya sürülmesinden önce iki dakikalık bir mini klip olarak dinleyiciye sunulan şarkı. Albümden dinleme şansı elde ettiğimiz ilk şarkı da diyebiliriz. Bir araba kazasını anlatan “The Road” için grubun vokalisti Theo Hutchcraft “We tried to write the darkest song we could…” demiş. Haksız da sayılmaz. Özellikle başlangıçtaki vokalin çok iyi olduğunu ayrıca belirtmek gerekir.

 “Cupid” tam bir konser şarkısı. Ancak “Exile”ın albüm turnesinde çalınan şarkılara bakarsak grup bu şarkıyı neredeyse hiç çalmıyor. Halbuki kendisi son derece gaz ve albümdeki en sert şarkılardan biri. 

Sekizinci sıradaki “Mercy”, içinde biraz Dubstep etkisi görebileceğiniz, akıldan çıkmayan ve ağza kolayca takılan bir şarkı. Gerideki koro ve nakarattan sonra duyduğumuz coşkun melodi, şarkıyı bir adım öne çıkarıyor. 

Göz göre göre aşık olunan tehlikeli bir kadını anlatan “The Crow”, Theo Hutchcraft’in vokalinin ve optimum müzik aletinin son derece etkin kullanıldığı, ağırbaşlı bir parça. Ancak albümün büyük olasılıkla en çok sevilen bir-iki şarkısından olan “Somebody to Die For”dan hemen önce yer alması, kendisi için şanssızlık.

On numaralı “Somebody to Die For”, grubun üçüncü teklisi. “Miracle”a da imza atan Frank Borin tarafından renklerin çok başarılı bir biçimde kullanıldığı bir de klibi çekilen şarkının klibinde de tıpkı “Blind”ın klibindeki gibi dinsel öğelere yer verilmiş. Fakat albüm versiyonu klip versiyonundan yaklaşık 45 saniye daha uzun ve daha güzel. Şarkıda ayrıca “Do Not Go Into That Good Night” şiirinden bir alıntı da duyuyoruz.

On bir numaralı şarkı “The Rope”, belirli bir kesim tarafından anında favori ilan edilmiş olsa da, ilk etapta çok dikkat çekmiyor. Ama başarılı klavye efektleri kesinlikle öne çıkıyor. 

“Exile”ın kapanış şarkısı “Help”, karanlık bir albüme bir nebze de olsa umutlu bir nokta koyuyor. Elton John’un piyanoda ikiliye eşlik ettiği parçada Hurts, Hans Zimmer’ın “The Dark Knight Rises” film müziklerinde yaptığını yapıp dünyanın dört bir yanından ses kayıtlarını gönderen hayranlarının seslerini vokal olarak kullanmış. 

Albümün bir de “Deluxe Edition” etiketi ile piyasaya sürülmüş bir sunumu var ve iki şarkı daha içeriyor: “Heaven” ve “Guilt”. “Heaven” daha çok ilk albüme yakışacakmış gibi duran ve “Help” gibi albümün geri kalanına göre daha aydınlık bir pop şarkısı. “Guilt” ise “Help” gibi piyanoyla desteklenmiş, sakin bir aşk şarkısı. 



2005’te Manchester’daki bir barın önünde çıkan kavgaya arkadaşlarının aksine katılmayıp sohbet etmeye başlayarak tanışan ve bugüne gelen Hutchcraft ve Anderson’ın ikinci albümü “Exile”, ilk albümü sevdiyseniz(daha karanlık tonda olmasına rağmen) beğenebileceğiniz kadar iyi ve etkili bir albüm. Daha önce dinlemediyseniz de “Exile”ın Hurts’e kulak vermek için ideal bir albüm olduğunu düşünüyoruz.