21 Ekim 2011 Cuma

“The Walking Dead”

Geçtiğimiz sezonun en çok dikkat çeken ve beğenilen dizilerinden biri olan “The Walking Dead”in ikinci sezonunun ilk bölümü “What Lies Ahead”, bir önceki hafta sonu (16 Ekim) yayınlandı. İlk sezonun son bölümü Aralık 2010’da yayınlandığı ve ilk sezon yalnızca altı bölümden oluştuğu için hevesimiz kursağımızda kalmıştı. Bu sezonsa on üç bölümden oluşacak ve ikinci sezon muhtemelen Ocak 2012’nin sonunda (ya da Şubat 2012’de) sona erecek.

Aslen bir çizgi roman uyarlaması olan dizinin konusu alelade bir zombi filminden/dizisinden çok da farklı değil aslında: Görevdeyken vurulan ve günlerce bilinçsiz kaldıktan sonra bir gün hastanede gözlerini açan polis memuru Rick Grimes (Andrew Lincoln), ailesini bulmak için evine gitmeye karar veriyor, fakat hastaneden dışarı çıktığında bilincini yitirdiği günler boyunca her şeyin değiştiğini ve dünyanın “yürüyen ölüler”in işgali altında olduğunu fark ediyor (Dizi konu itibarı ile “28 Days Later”ı andırıyor, evet). Evine varabildiğinde karısı ve oğlunun evi terk ettiğini görse de onların hâlâ hayatta olduklarına dair inancını yitirmeyen Rick, Morgan Jones (Lennie James) ve oğlu Duane (Adrian Kali Turner) ile karşılaşıyor. Hayatta kalmayı başarmış olan Morgan, Rick’e Atlanta’da bir sığınma merkezi olduğunu düşündüğünü belirtiyor ve Rick de karısı ve oğlunu bulma umuduyla bulduğu bir atla yola çıkıyor. Atlanta’ya nihayet vardığındaysa işlerin umduğu gibi gitmediğini fark ediyor… 


Dizinin ilk sezonu, “Resident Evil” gibi aksiyon ya da gerilim bekleyenleri bir nebze hayal kırıklığına uğratsa da aslında çok başarılıydı. Dizinin (ve çizgi romanın) türü zaten aksiyon/gerilim değil, daha çok aksiyon ve gerilimi de kapsayan dramdı. Çizgi romanın hayranları ve romanı okumayanlar tarafından beğeniyle karşılanan dizi (Benim gibi “İşin içinde Frank Darabont olur da o iş beğenilmez mi!?” diyenler muhtemelen çoktu), teknik olarak da kusursuzdu. Emmy ve Altın Küre’ye de aday olan ilk sezonun görsel efektleri, görüntü yönetimi, müzikleri ve zombi filmlerinin/dizilerinin en önemli öğelerinden olan makyaj ve set tasarımı ile AMC’nin (Mad Men ve Breaking Bad gibi dizilerin de yayınlandığı kanal) boş iş çıkarmadığını bir kez daha kanıtlar nitelikteydi “The Walking Dead”. Ayrıca vurguladığı alt metin ve diğer zombi hikayelerine yaptığı onca gönderme de yerli yerindeydi. İlk sezonun son bölümünde zombiler tarafından ısırılan Jim’e (Andrew Rothenberg) tedavi bulabilmek amacıyla askeri üs CDC’ye yollanan Rick ve diğer kamp sakinleri, Doktor Edwin Jenner (Noah Emmerich) ile karşılaşıyordu. Onlara enfeksiyonun nasıl işlediğini anlatan ümidini yitirmiş ve intihara meyilli doktor Jenner, herhangi bir tedavinin mümkün olmadığını ve üssün havaya uçacağını söylüyordu. Kamp sakinlerinin bazıları dehşete kapılırken bazıları da dışarı çıkmak istemiyordu, tabii; sonuçta dışarıda onları bekleyen şey büyük olasılıkla çok daha korkunç olacaktı.

İlk sezonun son bölümünün ardından kaldığı yerden devam eden dizinin ikinci sezonunun ilk bölümünde, üsten kurtulan Rick ve diğerleri yola çıkıyor ve kısa bir süre sonra yolun araçlar tarafından tıkandığını görüyor. Bu sırada Dale’in (Jeffrey DeMunn) karavanının motorunda oluşan sorun yüzünden durmak zorunda kalan grup, yoldaki diğer araçlardan benzin ve yiyecek-içecek temin ederken bir anda bir grup zombinin arasında kalıyor ve saklanıyor. Saklandığı yerden çıkmak için biraz acele eden küçük Sophia (Madison Lintz), iki zombi tarafından ormana doğru kovalanıyor ve Rick de zombilerin peşine düşüp Sophia’yı kurtarmak için ormana dalıyor… Sezona gayet iyi bir başlangıç yapan dizinin ilk bölümü “What Lies Ahead”in ilk on beş dakikası bayağı ağır bir dram havasında. Ardından gelen zombi baskını ile tetiklenen gerilim sahnesi ise ciddi anlamda germeyi başaran bir sahne. Sophia’nın kaybolması da tuz biber olup izleyeni bölümün sonuna dek diken üstünde tutmaya yetiyor, fakat kanımca bölümün – hatta belki de ilk yedi bölümün – belki de en etkileyici sahnesi, bir sonraki bölüme kadar günler nasıl geçecek diye hayıflandıracak kadar şok edici olan final sahnesi. Epey başarılı ve duygusal bir sahneyken hiç beklenmedik bir anda olan olay ile anında u dönüşü yapan sahne, insanı koltuğa çiviliyor.

Dizi yine teknik bağlamda çok iyi ve bir zombi öyküsünün verebileceği atmosferi hakkıyla vermeyi başarmış. Hikaye olarak da (bazılarına göre yer yer sıkıcılaşsa da) gayet etkileyici. Bölümün ikinci yarısındaki kilise sahnesiyle ilgili birtakım eleştiriler peydah oldu, tabii. Ancak bana göre din metaforu cesurca ve çok başarılı bir biçimde kullanılmış: Bağnazlığın insanları nasıl adeta bir zombiye dönüştürebileceğini anlatan mecaz da, Rick’in Tanrı’dan bir işaret diledikten sonra oğlu Carl’la (Chandler Riggs) gördüğü geyiği bir işaret olarak algılaması ve akabinde gelen sahne da inanılmaz. 

Sonuç olarak, ilk sezonun ilk bölümü kadar olmasa da bayağı iyi bir bölümle açılış yaptı The Walking Dead”. Bu sezon daha uzun süreceği için de zombilere bu kez doyacağımızın ve güzel bir sezon izleyeceğimizin sinyallerini veriyor. Sezon sonu değerlendirmesinde görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder