28 Kasım 2011 Pazartesi

Fa Yeung Nin Wa

“It’s a restless moment. She has kept her head lowered to give him a chance to come closer. But he could not, for lack of courage, she turns and walks away…”

Yönetmenliğini ve senaristliğini Kar-wai Wong’in yaptığı bu mükemmel film, başroldeki Maggie Cheung ve Tony Leung’un takdire şayan oyunculuklarıyla adeta kusursuz oluyor. Görüntü yönetmeni Christopher Doyle’ın da hakkını vermek lazım: Birçok sahne gözüme fotoğraf gibi gözüktü, etkileyiciydi; geriye ne kalıyor? Oyunculuk dedik senaryo dedik; müzik? Filmin müzikleri çok iyi seçilmiş bence: Her sahnenin atmosferine uyacak şekilde çalınan şarkılar, gördüklerimizi güzelleştiriyor. Film boyunca sık sık çalan müzik ise Yumeji’s Theme; burdan buyrun:


Başlangıç; taşınma. Yakınlaşmalar. Bu koşuşturmacanın arkasındaki rutin hayatlarını görüyoruz daha sonra; ayrı hayatlar, aynı mutsuzluk. Yavaşlatılmış çekimlerle desteklenen Yumeji’s Theme kendine her seferinde hayran bırakıyor. Filmde Li-Zhen ve Chow’dan başka kimsenin yüzünü neredeyse hiç görmüyoruz, özellikle de eşlerinin yüzlerini. Filmi güzel yapan özelliklerinden biri de bu: Kalabalıktan arındırılmış olması, sadece ikisinin yüzlerini hatırlıyorsunuz; ayrıca bence bu yöntemle eşlerinin onların hayatlarında artık sadece birer figüran oldukları vurgulanmış.


Restoran sahnesi, arka planda filme çağın gerisinden damgasını vuran Nat King Cole yorumuyla "Quizas, Quizas, Quizas" çalarken ilerleyen muhabbetin bir yerinde eşlerinin birbirleriyle ilişkisi olduğunu öğreniyorlar; kader birliği de olsa bir bağ oluşuyor aralarında.


Kendilerini karı-kocalarının yerine koyarak nasıl aldatılmış olduklarını görmeye çalışıyorlar. Birbirlerine biçtikleri role bürünmeye çalışırlarken o rollerle olan farklarında aşkı görüyorlar; yavaş yavaş biçimleniyor her şey, bir tabak yemekle, bir dokunuşla, söylenmeyen bir sözle.
Sokak lambasının aydınlattığı yağmur, Chow’nun içtiği sigaralar, kırmızı perde, Li-Zhen’ın işyerindeki saat ve pek şık elbiseleri, Chow’da unuttuğu terlikleri… Hepsi çok iyi kullanılmış objeler.


Filmdeki tek temasları ise el ele tutuşmaları, fakat o kadar yerinde o kadar güzel oluyor ki, izleyici de gülümserken buluyor kendini =P Aralarındaki ilişki ilerliyor, biri gidiyor, fazladan bir biletim olsaydı benimle gelir miydin diyor diğerine…


Sonrasını izlemeyenler için anlatmayalım, zaten bana kalırsa film bir durum filmi olanlara ya da olmayanlara takılmamak gerek; gerek sahneler, gerek sahneleri destekleyen müzikler; filmin 8.1 olan Imdb puanını da sonuna kadar hak ettiğini destekler nitelikte. Filmi sevmeyenler, beğenmeyenler olmuş, öyle aşk mı olurmuş diyerekten; ama, onlar filmden ne anlarmış. Ben daha çok kez izlerim bu filmi efendim, siz de izleyin. Hem göze hem de kulağa hem de biraz kalbe hitap ediyor; mevsimlerden hala sonbaharken; melankoli arayışı içersindeyseniz bi de, kaçmaz.

“He remembers those vanished years as though looking through a dusty window pane. The past is something he could see, but not touch, and everything he sees is blurred and indistinct.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder