18 Temmuz 2012 Çarşamba

“Zenne”


“Erkek adam hiç dans eder mi!?”

Yönetmenliğini M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın üstlendiği “Zenne”, tam dört yıl önce, 2008 yılının temmuzunda eşcinsel olduğu için babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız’ın anısına çekilen, dramatik bir yapım. Senaryosunu Ahmet Yıldız’ı bizzat tanıyan M. Caner Alper’in yazdığı film, 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde dakikalarca ayakta alkışlanan, birçok kişiyi duygulandıran ve festivalden ödüllerle dönen cesur ve iddialı bir dram olarak akıllara kazınıyor.

Film üç ana karakterin etrafında olup bitenleri anlatıyor. Dans kulüplerinde zennelik yapan ve askerlik korkusuyla yaşayan Can, baştan pek anlaşamadığı ama sonradan sıkı arkadaş olduğu, muhafazakar bir aileden gelen Şanlıurfalı Ahmet ve İstanbul’a bir yıllığına gelen Alman fotoğrafçı Daniel. Bu üçlünün arasında başlayan arkadaşlık, aile değerleri, töre, din, eşcinsellik, aile ve mahalle baskısı, askerlik, güven ve güvensizlik gibi dış etkenlere rağmen sarsılmamayı başarıyor. 2004 yılında Afganistan’da yaşadığı olayların ardından toparlanmaya çalışan eski savaş fotoğrafçısı Daniel’ın, asker babası şehit olan ve ağabeyi askerden döndükten sonra psikolojik sorunlar yaşamaya başlayan Can’ın, sorunlu annesinin baskısıyla yaşayan Ahmet’in kesişen hayat hikayeleri seyirciye dramatik bir dille aktarılmış. 

Filmin başarısı burada yatıyor zaten: “Zenne”, asla aşırıya kaçmayan, duygusal ve dramatik olmasına rağmen sahip olduğu duyguyu izleyicisine yalın bir şekilde ileten bir film. Yani anlatımın melodrama kaymaması “Zenne”yi etkileyici kılan özelliklerden biri. Özellikle ilk yarıda alışmak biraz zaman alsa da ikinci yarıda insanı sürükleyen oyunculuk da takdire şayan, çünkü oyuncular senaryodaki boşluklara karşın ellerinden geleni yapmışlar. Burada başrol oyuncularının yanında yardımcı oyunculara birkaç kelam etmek gerekiyor: Ahmet’in annesini oynayan Rüçhan Çalışkur, Can’ın annesini oynayan Tilbe Saran ve Can’ın kardeşini oynayan Tolga Tekin, karakterlerinin getirdiği kısıtlılığa rağmen harika oyunculuk sergilemişler.

Ancak ne yazık ki az önce de söylediğimiz gibi senaryo bazı boşluklara sahip. Mesela filmde Can, Ahmet ve Daniel’ın aralarındaki dostluk ve güven ilişkisi biraz fazla hızlı gelişiyor. Diğer karakterler arasındaki ilişkiler de biraz tutuk ve açıkçası havada kalmış hissi veriyor. Kurgu olarak da maalesef çok sıra dışı ve özgün bir yapısı yok “Zenne”nin. Yine de Demir Demirkan ve Paolo Poti’nin bestelediği müzikler ile Altın Portakal’dan ödülle dönen Norayr Kasper’in görüntü yönetimi filmi sürüklüyor. Ayrıca kullanılan renkler ve metaforlar da gayet yerinde ve bazı yönetmenlerin yaptığı gibi seyircinin gözüne soka soka anlatılmamış; aksine gayet başarılı bir biçimde aktarılmış.


Sözün kısası “Zenne”, eksik ve gediklerine rağmen son derece cesur ve sırf cesareti yüzünden bile takdiri hak eden bir yapım. Kültür Bakanlığı’nın destek vermemeyi tercih ettiği ve Yeni Akit gazetesinde “Sapıkların Filmi” olarak anılan “Zenne”, özellikle son yıllarda gösterime giren Türkiye yapımı birçok ilk filmden daha özenli ve etkili, bu yüzden izlenmesi gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder