21 Mart 2012 Çarşamba

“Avatar: The Legend of Korra”

Uzun zamandır beklediğimiz çizgi dizi “Avatar: The Legend of Korra” nihayet başladı. Aslında dizi için takvimler 14 Nisan 2012’yi gösteriyordu ama ilk bölüm malum ortamlara düşünce sabırsızlıkla bekleyen biz hayranlar için de oturup izlemek (bir kere de değil üstelik) tabii ki kaçınılmaz oldu.

Korra’nın Efsanesi, Aang’in Avatar olduğu dönemden bir nesil sonrasını anlatıyor. “Welcome to Republic City” isimli ilk bölümün jeneriğinde Katara’nın sesini değil, Aang ve Katara’nın oğlu Tenzin’in sesini duyuyoruz. Kendisi Aang ve Zuko’nun bir zamanlar Ateş Ulusu’nun yaşadığı yeri “Republic City”ye dönüştürdüğünü ve bükücü olanlarla olmayanların bir arada huzur ve uyum içinde yaşadığını anlatıyor. Jeneriğin ardından da Korra’nın çocukluğuyla ilgili kısa bir sahne izliyoruz. Bu kısa sahnede Korra’nın nasıl bir karakter olacağıyla ilgili az çok ipucu da veriliyor aslında: Kendine güvenen, yerinde duramayan bir kız. Ayrıca su, ateş ve toprak bükme konusunda Aang’den çok daha ileri seviyede. Fakat kendisine, Avatar’ın bükücülüğün hem fiziksel hem ruhsal kısmı konusunda ustalaşması gerektiği söyleniyor. Buna karşın artık ziyadesiyle yaşlanmış ve ustalaşmış Katara, kendisinin hazır olduğunu ve hava bükmeyi öğrenmek için oğlu Tenzin’den eğitim alması gerektiğini belirttiğinde, Korra ailesine veda ediyor ve Republic City’ye doğru yola çıkıyor…


Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; “The Legend of Korra”, yeni bir dizi olmasına rağmen insana izlerken sık sık “Özlemişim!” dedirtiyor. Aksiyon sahneleri, müzikler, (eskisi kadar olmasa da) karakterler ve özellikle Republic City’nin tasarımı harikulade. Republic City, az önce de belirttiğimiz gibi bükücülerle bükücü olmayanların barış içinde yaşadığı ve tasarlanırken daha çok New York’un örnek alındığı aşikar olan büyük bir metropol. Kaldı ki kentin ortasında Central Park’a benzeyen bir park dahi var. Şehirde devasa bir heykeli de bulunan Aang, şehri barışçıl bir amaçla kursa da şehirde birtakım sorunlar baş göstermeye başlamış. Korra bir sahnede eşitlikçi olduğunu iddia eden ve eylem yapan bir grup insana denk geliyor mesela. Bu gibi sosyo-ekonomik mesajlar epey komik olmuş, kabul etmek gerek. Ayrıca epey ilginç, çünkü “Avatar” temelde küçük yaştakilerin de ilgisini çeken bir dizi ve “The Last Airbender”da olduğu gibi bu dizide de verilen bu gibi sosyal ve ekonomik mesajlar, medya, sınıflar ve kapitalizm göndermelerinin alt metne daha belirgin bir biçimde yerleştirilmesi Korra’nın öyküsünü biraz daha farklı bir yere taşıyabilir.

Karakterlere gelince… Söylediğimiz gibi Korra, kendine güveni tam, biraz şımarık ve enerjik bir genç kızımız. Ama aynı zamanda hırslı ve istekli, öyle ki; bunun için kalkıp Güney Kutbu’nu, ailesini geride bırakıyor ve Republic City’ye gidiyor. Ayrıca kendisinin kutup ayısı-köpek karışımı bir hayvanı var; ismi de Naga. Bir Appa değil tabii, ama yine de başarılı bir karakter olduğunu kabul etmek gerek. Diğer karakterler konusunda henüz fazla bilgi sahibi olamadık; ancak eski diziden Katara’nın yaşlandığını ve artık usta olduğunu görüyoruz. Toph’un kızı Lin Beifong’la da bu bölümde tanışıyoruz. Bu kez Zuko’nun annesinin öyküsünü (Aang ve Katara’nın torunu bu öyküyü ‘İnanılmaz’ olarak tanımlıyor) sonunda öğreneceğimize dair ipuçları da var. Aynı zamanda bölümün sonunda bu hikayenin kötü adamıyla tanışıyoruz: Kendisi “Avatar: The Last Airbender”ın ilk sezonundaki Zuko gibi bir maskenin ardına gizlenmiş, o yüzden kimin nesi olduğu hakkında ne yazık ki şimdilik bir ipucu yok.

Uzun lafın kısası: Korra’nın Efsanesi başladı, hem de gayet tatmin edici bir bölümle başladı. İkinci bölümün en azından internete düşmesine muhtemelen daha vardır, ama dizinin kendisi için umudumuz şimdiden büyük. O yüzden bu bölümde de duyduğumuz üzere tanıdık bir cümleyi kuralım ki zaman Appa gibi uçarcasına geçsin: “Yip yip!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder