22 Kasım 2012 Perşembe

Cloud Atlas

İngiliz yazar David Mitchell'ın 2004'te yazdığı aynı adlı meşhur romandan çevrilen film, Matrix'ten tanıdığımız Wachowski kardeşler ve Perfume: The Story of a Murderer, Run Lola Run gibi pek sevdiğimiz filmlerin yönetmeni Tom Tykwer tarafından yönetildi ve senaryosu da aynı ekip tarafından yazıldı. Kitabın anlattığı hikaye-ler her ne kadar senaryoya dönüşmeye elverişli olsa da sinema seyircisine altı ayrı hikayeyi anlatmaya çalışmanın bir cesaret örneği olduğunu kabul etmek gerek.

26 Ekim'de gösterime giren 100 milyon dolar bütçeli filmin Imdb puanı 8.2, RT yüzdesi ise 64. Filmin süresi ise 172 dk, kulağa uzun gelse de anlatmak istenilenleri ancak sığdırmışlar diyebiliriz.


Birçok klişe barındırsa da takdire şayan oyunculukların sergilendiği ve komedi, bilim kurgu, drama, post apokaliptik, romantik gibi türlere girebilecek filmi beğendiğimi söyleyebilirim. Matrix gibi çığır açmasa da dahice yazılmış roman başarıyla senaryoya çevrilmiş. Senaryodan bahsedecek olursak; günümüzde, geçmişte ve gelecekte (1850, 1931, 1973, 2012, 2041, 2321) geçen altı farklı hikaye anlatılıyor ve bu altı farklı hikaye bir şekilde birbirine bağlanıyor. Filmin vermek istediği anafikir afişlerin üzerinde de belirtildiği gibi: "Everything is connected." yani her şey birbirne bağlıdır, birbiriyle etkileşim içindedir. Butterfly Effect ve Run Lola Run severler bu filmi de seveceklerdir diyebilirim, filmlerin ortak noktası arka planda Kaos Teorisi'ni barındırmaları.



Oyunculukların başarılı olduğunu söylemiştim; oyuncular hikayelerin altısında da farklı rollerde karşımıza çıkıyorlar. Buradan yola çıkarak Akademi'nin En İyi Makyaj dalında da sağlam bir adaya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Tom Hanks, Halle Berry, Jim Broadbent, Hugo Weaving, Jim Sturgess, Donna Bae ve Ben Whishaw öne çıkan oyuncular.




Hikayelerin aktarılış biçimleri de birbirinden farklı; kiminde normal bir film izler gibi olayları izlerken kiminde birinci ağızdan olayları dinliyoruz, bir başkasında günlükten ya da mektuplardan yaşanılanları öğreniyoruz. Kendi içlerinde klişe olan bu hikayeler bir araya getirildikleri için sıradışı bir film olduğunu söylesek, yalan olmaz. Matrix kadar orijinal bir film beklemeyip giderseniz salondan mutlu ayrılacağınızı söyleyebilirim. Rahatsız edici tek şey, filmin ilk yarısında 6 hikayenin kafanızda karmakarışık bir hale gelmesi olabilir ki filmin özgün olan noktası bu.


Hikayelerin neler anlattığına kısaca değinecek olursam;
  • 19.yy'da okyanusta bir gemide seyahat eden Adam Ewing'in gemideki doktor tarafından zehirlenmesi ve doktordan kurtulmaya çalışması.
  • 1930'larda fakir ama yetenekli bir bestekar olan Robert Frobisher'ın meşhur bir bestekarın yanında çırak olarak işe girmesi ve bu sırada sevgilisine yazdığı mektuplar.
  • 1970'lerde genç ve cesur gazeteci Luisa Rey'in acımasız bir nükleer reaktör planından haberdar olması ve onun peşine de düşen kötü adamlar, etrafında işlenen cinayetler.
  • 2012'de bir yayınevi sahibi olan Timothy Cavendish'in borçları yüzünden kardeşinden yardım istemesi üzerine bir huzurevine kapatılması ve oradan kurtulmaya çalışması.
  • Yakın gelecekte Güney Kore'de üretilen klon garson kızlardan biri olan Sonmi-451'in kendini keşfetmesi ve özgürlüğü elde etme çabası.
  • Daha uzak bir gelecekte Düşüş'ten sonra ilkelleşmiş bir kavim olan Vadi Halkı'nın mutasyonlar ve hastalıklar yüzünden değişmiş hayatları ve onları ziyarete gelip yardım isteyen Prescient'ler.

Son sözüm film hala gösterimdeyken şöyle olacaktır : Mükemmel bir film beklemeyin, sinefillik ederseniz birçok nokta yakalayıp olmamış diyebilirsiniz. Fakat şüphesiz ki Cloud Atlas farklı sinema türlerini ve tekniklerini seyirciye aynı filmde sunarak farklı bir deneyim yaşatıyor, kaçırmayın derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder