10 Ağustos 2012 Cuma

“Monster House”


Posterlerle dolu bir oda, suratsız, alık ergenler, size garip garip davranan ebeveynler, huysuz ihtiyarlar, kafa karışıklığı, merak, karşı cinse duyulan ilgi… 2006 yapımı “Monster House”ta bunların hepsi mevcut. Aslında okuyunca insana biraz klişe geliyorlar, kabul etmek gerek, ancak tüm bu saflık ve büyüme, yani ‘geçiş dönemi’ filme öyle başarılı bir biçimde yedirilmiş ki, izlerken hiç rahatsızlık duymuyorsunuz desek yeri.

Gil Kenan’ın yönettiği ve hareket yakalama tekniği (“Motion Capture”) ile çekilen “Monster House”un konusu şöyle: Banliyöde yaşayan on iki yaşındaki DJ (Mitchel Musso), teleskobuyla gözetlediği (Çok mu tanıdık geldi?) yolun karşısındaki evde bazı tuhaflıklar olduğunu keşfeder. Evin yaşlı sahibi Nebbercracker (Steve Buscemi), yıkık dökük evinin sınırları içerisine giren çocuklara korkunç davranmakta, üstelik çocukların eşyalarını alıp parçalamaktadır. Ailesi Cadılar Bayramı arefesi bir toplantı için şehirden ayrılır ve DJ’i evde ona bakıcılık etmesi gereken, punk rock dinleyen, dağınık ve çelimsiz ergen Elizabeth’le (Maggie Gyllenhaal) bırakır. Ailesi gittikten sonra tombul ve saf arkadaşı Chowder’ı (Sam Lerner) basketbol oynamaya çağıran DJ, top Nebbercracker’ın bahçesine kaçınca eve yaklaşmaya yeltenir. DJ’i görüp onun üstüne yürüyen ihtiyar Nebbercracker aniden rahatsızlanınca hastaneye kaldırılır. Nebbercracker’ın ölümüne sebep olduğunu düşünen DJ ve Chowder’ın evde bir gariplik olduğunu sezmeleri ve asıl korkutucu olanın Nebbercracker olmadığını fark etmeleri ise uzun sürmeyecektir…

Film ne yazık ki karakterler başarıyla yaratılmış ve harika birer yan hikaye potansiyeline sahip olsalar da onların üzerine gitmemeyi, öykünün ana hatları üzerinde durmayı ve işin teknik yanını ortaya çıkarmayı tercih ediyor. Ancak bunun filmin omurgasına çok zarar verdiğini de söyleyemeyiz. Yönetmen Gil Kenan, özellikle 80’li yıllarda bize birçok harika film sunmuş olan Steven Spielberg’ün ve Robert Zemeckis’in desteğiyle bayağı hoş bir seksenler teması yaratıyor. Hatta bazı planları ve sekansları gördüğünüzde Kenan’ın Spielberg ve Zemeckis’ten özel ders almış olabileceğini bile düşünebiliyorsunuz, çünkü yönetmen kamerasını dinamik ve tesirli bir şekilde kullanıyor ve muhtemel hocalarını gururlandırabilecek sekanslara imzasını atıyor. Müzikleri de hoş olan “Monster House”, aynı zamanda seksenlerin filmlerine ve özellikle Robert Zemeckis yönetimindeki yapımlara (“Polar Express”, “Forrest Gump”, “Cast Away” gibi) yaptığı göndermelerle de insanın yüzüne kocaman bir gülümseme oturtuyor.


Gösterime girdiği dönemde pek tutmamış bir film olsa da “Monster House” seksenler ve doksanlarda genç olmuş kuşağı hoşnut edebilecek bir yapım. Hatta küçükler için uygun olmadığını, yer yer ürkütücü olabileceğini dahi söyleyebiliriz (Zaten film gösterime girdiğinde “PG-13” damgasını yemiş, yani 13 yaşından küçükler kendi başlarına filmi izleyememişler). Yine de, bir takım eksik ve gediklerine ve ilk yarıya göre düşük bir tempoda seyreden ve merak unsurunu azaltan ikinci yarısına karşın zevkle izlenebilecek bir animasyon kendisi. 

1 yorum: