3 Ağustos 2012 Cuma

Batman Üçlemesi


Nolan'ın 7 senelik macerası The Dark Knight Rises'ın gösterime girmesinden sonra sona erdi. Biz de geriye dönüp ilk filmden başlayarak Batman Üçlemesi'ne bir göz atalım dedik. Rakamlarla başlayalım :

Batman Begins : 140 dk, 150 milyon dolar bütçeye sahip,dünya çapında 372 milyon dolar hasılat elde etmiş, 2 dalda oskara aday olmuş ve Imdb puanı 8.3

The Dark Knight : 150 dk, 185 milyon dolar bütçeye sahip, 1 milyar dolar hasılat elde etmiş, 8 dalda oskara aday olmuş; En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Heath Ledger) ve En İyi Ses Kurgusu dallarında oskar kazanmış ve Imdb puanı 8.9, 

The Dark Knight Rises : 165 dk, 250 milyon dolar bütçeye sahip, 20 Temmuz'dan şimdiye dek 560 milyon dolar hasılat elde etmiş ve Imdb puanı şu an için 9.0


Batman Begins

“As a man, I'm flesh and blood, I can be ignored or destroyed. But as a symbol, I can be incorruptible...I can be everlasting.”- Batman/Bruce Wayne



2005 Haziran’da gösterime girmiş olan film, Bruce Wayne’in Batman’e dönüşme hikayesini önceki çevrimlere nispeten daha gerçekçi ve daha karanlık bir şekilde ele almaya çalışıyor. Sokakların güvenli olmadığı, suçluların kol gezdiği şehir Gotham’ın en zenginlerinden olan Wayne ailesinin tek oğlu olan Bruce anne-babasının bir hırsız tarafından gözleri önünde öldürülmesine şahit olur ve büyüyünce intikam almak ister, fakat hiçbir filmde olmadığı gibi burada da intikam bir çözüm değildir, Bruce Gölgeler Birliği’ne davet edilir ve orada Ninja eğitimi aldıktan sonra Gotham’a döner, Wayne şirketinin Uygulamalı Bilim departmanının sponsorluğunda bir kahramana dönüşecektir : Batman. Filmde Batman’e orta halli bir kötü karakter eşlik ediyor : Bruce Wayne’in(Christian Bale) Batman’e dönüşmesine bilmeyerek de olsa yardım eden Gölgeler Birliği’nin lideri R’as al Ghul’u (Liam Neeson) arkasına almış olan Scarecrow (Cillian Murphy). Bob Kane ve David S. Goyer üçlemeye giriş filminin senaryosu için çizgiroman serisinin üç kitabından yararlanmış :  The Man Who Falls, Batman : Year One, Batman : The Long Halloween.


Batman’e Gotham’ı kurtarma görevinde üçleme boyunca yardım edenler ise sadık aile hizmetkarı Alfred Pennyworth (Michael Caine), anne-babasının öldürüldüğü gece paltosunu vermekle başlayıp polis desteğini Batman’den esirgemeyen komiser James Gordon (Gary Oldman) ve filmde teknolojik işlerin tümünden sorumlu olan Lucius Fox (Morgan Freeman).
Batman Begins üçlemede Batman’in ön planda olduğu tek film olarak akıllarda kalıyor; sonraki iki film Nolan’ın olay içinde olay anlatma merakına bir parça kurban gidiyor ve Batman’i ancak ara sıra görebiliyoruz.  Ayrıca Gotham’ın en karanlık yani aslına en yakın olarak gösterildiği film de yine serinin ilk filmi, diğerleri “Batman Newyork için savaşsaydı ne olurdu?” tadında olmuş.

The Dark Knight

“He’s the hero Gotham deserves, but not the one it needs right now. So we’ll hunt him. Because he can take it. Because he’s not our hero. He’s a silent guardian, a watchful protector. A dark knight.” -Jim Gordon in The Dark Knight



Tam üç yıl sonra Nolan ikinci filmi izleyiciyle buluşturuyor ve bir yönetmen olarak çoğu kitle tarafından takdir topluyor. Bir Batman filmi olmaktan ziyade en iyi kötü karakterlerin tahtında oturan Joker’in filmi oluyor The Dark Knight. Heath Ledger’ın (Kendisi bilindiği üzre film gösterime girmeden 6 ay önce evinde ölü bulunmuştur, ölüm nedeni uykusuzluk sebebiyle aldığı ilaçların aşırı dozu olarak açıklanmıştır.) büyüleyen oyunculuğu Batman’i gölgede bırakmıştır, film Batman’den çok Joker’le ilgilenir ve seyirciye kötü adamın kötülükle nasıl barışık olduğunu ve deliliğin sınırlarını gösterir; Joker bir sürü figuranla Gotham’ı kaosa sürükler.


Gotham kendine temiz yüzlü, kanatları olmayan bir kahraman edinme çabasındadır aynı zamanda : Harvey Dent(Aaron Eckhart). Bölge savcısı Dent Batman’le yaptığı işbirliğinden zararla çıkacak ve hem görünüşünü hem de sevgilisi Rachel’ı kaybedecektir, Batman’in düşmanları çoğalmaktadır ve olaylar onu Kara Şövalye olmaya itecektir.


Film son yirmi dakikaya kadar düşmeyen temposuyla, başarılı açılış sekansıyla takdir toplamıştır ve Batman hayranlarının çoğunluğunun favori filmi olarak tarihe geçmiştir. Diyaloglar ve aksiyon sahneleri bence The Dark Knight Rises’a göre kat kat başarılıdır ve olay örgüsü seyircinin dikkatini dağıtmayacak derecede yalındır. Nükleer bomba gibi bir klişe üzerinden ilerlemek yerine derinliği olan bir kötü karakterin yarattığı kaosu seyirciye sunmak daha akıllıca olmuştur.

The Dark Knight Rises

“Gotham, take control… take control of your city. Behold, the instrument of your liberation! Identify yourself to the world!” - Bane in The Dark Knight Rises



The Dark Knight ile seyircinin beklentisini yükselten Nolan araya yine büyük beğeni toplayan-bizce abartılan-Inception’ı sokuyor ve bu da The Dark Knight Rises için beklentileri yükseltmeye yarıyor. Fakat, beklentiler havada kalıyor, zira Nolan’ın üçlemesinin son filmi ilk iki filmin seviyesini yakalayamıyor nazarımda.


Kahraman ilan edilen Dent’in ölümü üzerinden 8 yıl geçmiştir ve Batman’e ihtiyaç duymayan aydınlık Gotham(!) yine kötü güçler tarafından tehdit altındadır, bu sefer kötü adam kadrosunda Bane yer almaktadır, fakat burada da kötü adam ilk filmde olduğu gibi arkasına daha kötü olanı almıştır. Bane’in sesi ve aksanı beni ettiği gibi sizi de rahatsız etmiş olabilir, Tom Hardy bu aksan için İrlandalı boksçu Bartley Gorman’dan(Çingeneler Kralı) esinlendiğini söylemiş. Sesinin etkileyiciliğinin yanında Bane maskesi ve güçlü yapısıyla iyi çizilmiş bir karakter. Fakat, gel gelelim olayların ilerleyişi Bane’in karizmasını biraz aşağı çekmiyor değil, sokaklarda başlattığı kaos, fakiri zenginin malına ortak koşması gibi sağlam adımlar havada bırakılmış ve film çok koldan ilerletilmeye çalışılınca 165 dakika bile az gelmiş.    Bane'in çıkmaz sokağa ittiği Batman ilk filmde olduğu gibi oradan daha güçlü bir şekilde çıkıyor ve işgal altındaki şehrini kurtarmaya gidiyor ve bu kez Catwoman(Anne Hatthaway), Blake(Joseph Gordon-Levitt), tabii ki Gordon(Gary Oldman) ve  Fox(Morgan Freeman) ona yardımcı oluyor.
Çok daha etkileyici olabilecek bir senaryoyu kalabalıklaştırıp olmasa da olacak klişelerle bize sunduğu için Nolan çoğu hayranını kötü bir sonla karşılıyor.


Filmde Catwoman'ı Anne Hatthaway başarıyla canlandırmış fakat bence yanlış bir tercih olmuş, önceden edindiği rollerden olacak Catwoman olarak ısınamadım pek. Thalia'yı canlandıran Marion Cotillard ise kötü bir oyunculuk sergilediği için üçlemenin hayranları tarafından bolca eleştirilmektedir.Hatta alay kendisi alay konusu olmuştur : http://peopledyinglikemarioncotillard.tumblr.com/
Michael Caine malum sahnelerde göz dolduran oyunculuğuyla herkesi bi parça hüzünlendirmiştir diye tahmin ediyorum. Ayrıca Joseph Gordon-Levitt de rolüne oldukça yakışmış ve başarılı bir performans sergilemiştir.

Filmdeki hatalardan bahsetmeye kalksak çok uzar ama bazıları çok uğraşmış ve bunları liste haline getirmişler, merak eden burdan buyursun :
http://www.quora.com/The-Dark-Knight-Rises-2012-movie/What-were-the-plot-inconsistencies-holes-in-The-Dark-Knight-Rises/answer/Sajith-Shahabudeen/comment/1099708

Üçlemenin devleşen ismi bizce Hans Zimmer'dır, Nolan'ın bu üçlemedeki iki büyük başarısı oyuncu kadrosu ve müzisyen seçiminden yana olmuştur. Zimmer filmin atmosferine yaptığı müziklerle büyük katkıda bulunmuştur.
Velhasıl, vasat da olsa The Dark Knight Rises ile Nolan'ın Batman Üçlemesi sona ermiştir. Nolan'ın Batman Üçlemesi'ne veda mektubundan bi cümleyle bitirelim :
"Batman’i özleyeceğim. Onun da beni özleyeceğini düşünmek istiyorum ama hiçbir zaman özel bir duygusallık taşımadı."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder