Amerikalı muhteşem grup Incubus, uzunca bir sürenin ardından nihayet yeni albümleri ile karşımızda. Zaten iyiden iyiye sabırsızlanmaya başlamıştık çünkü (Haziran 2009’da yayınladıkları ‘best of’ albümü “Monuments and Melodies”i saymazsak) bir önceki albümleri “Light Grenades” yayınlanalı neredeyse beş yıl olmuş. Beş yıl, dile kolay.
“Light Grenades”in konser turunun ardından, Nisan 2008’de biraz ara vereceğini açıklayan grup, yaklaşık bir yıl boyunca sessiz kaldı. Ardından, Mart 2009’da bir toplama albüm yayınlayacaklarını sitelerinden açıkladı. “Monuments and Melodies” isimli albüm iki diskten oluşuyordu ve grubun eski hitlerinin yanı sıra bazı şarkıların farklı versiyonları, iki yeni şarkı ve Prince şarkısı “Let’s Go Crazy”nin Incubus yorumunu içeriyordu. Albüm Temmuz 2009’da yayınlandı; albümün ilk vidyosu/teklisi ve aynı zamanda yeni şarkılardan biri olan “Black Heart Inertia” ise Nisan 2009’da görücüye çıktı.
Vokalist Brandon Boyd’un Temmuz 2010’da yayınladığı solo albümü “The Wild Trapeze”in akabinde grup stüdyoya döneceğini bildirdi. Aynı zamanda yeni bir şarkı yayınlayan grup, Mart 2011’de yeni albümlerinin de yaz sonunda yayınlanacağını söyledi. Nisan 2011’de ise albümden ilk vidyo/tekli olan “Adolescents”’ı izleme şansına erişebildik. Klasik bir Incubus şarkısı olan “Adolescents”, “Light Grenades”ten yayınlanan ilk şarkı “Anna-Molly” kadar vurucu ve kolay alışılan bir şarkı değildi fakat akılda kalıcı nakaratı ve Brandon Boyd’un başarılı vokaliyle gruptan yine iyi bir albüm dinleyeceğimizi vurgular gibiydi.
Yeni albüm “If Not Now, When?” de Temmuz 2011’de yayınlandı. Albüm beklendiği üzere başarılı bir albüm, fakat Brandon Boyd’un da dediği gibi diğer Incubus albümlerinden farklı. On bir şarkının bulunduğu albümü, birlikte değerlendireceğiz.
1) If Not Now, When?:
Albüme ismini veren giriş şarkısı, “Light Grenades”in ilk şarkısı “Quicksand” gibi derinden, sessiz sessiz ilerleyen, etkileyici bir şarkı olmuş.
Ş: Vokal müziğin ritmine uymuyor gibi gelse de dinledikçe alışılan güzel ve sakin bir şarkı. Sözleri bir şeylerin arayışı içersinde olanlara hitap ediyor ve yol gösteriyor
Albüme ismini veren giriş şarkısı, “Light Grenades”in ilk şarkısı “Quicksand” gibi derinden, sessiz sessiz ilerleyen, etkileyici bir şarkı olmuş.
Ş: Vokal müziğin ritmine uymuyor gibi gelse de dinledikçe alışılan güzel ve sakin bir şarkı. Sözleri bir şeylerin arayışı içersinde olanlara hitap ediyor ve yol gösteriyor
2) Promises, Promises:
Ş: Albümün ikinci ve sanıyorum ikimizin de favorisi olan şarkı bu. Boyd, albümün aşkta başarıyı ve sanatsallığı yakalamak hakkında olduğunu söylemiş. Burda da bir koşuldan bahsediyor: “No Promises!”. Şarkının akıldan kolay kolay çıkmayan ve kendini tekrar tekrar dinlettiren hoş bi melodisi var, sözler de iş olsun diye yazılmamış, samimiyet taşıyor bence. Sence şarkının etkileyici olan yanı ne oldu?
Açıkçası şarkıyı ilk dinlediğimde pek de beğenmemiştim. Bunun nedeni şarkının ilk dinleyişte kulağa kötü gelmesi değildi aslında; nedenini pek kestiremesem de muhtemelen şarkının ilk etapta “Dig” ya da “Drive” kadar etkileyici olmadığını ve bu iki şarkının yanına yakışmayabileceğini düşünmüşümdür. Fakat şarkı ikinci dinleyişten itibaren sarmaya başladı ve dinledikçe grubun her üyesinin şarkıdaki katkısını idrak edebildim. Ne eksiği ne fazlası olan bir şarkı bu; hani “Olmuş!” derler ya, aynen öyle. Albümün gerçekten en iyisi.
3) Friends and Lovers:
3) Friends and Lovers:
Albümün üçüncü şarkısı, bir konser şarkısı. Konserlerde pekala gayet iyi bir geçiş şarkısıolabilecek, sakin, tekdüze bir şarkı olmuş. Ne yazık ki albümün ilk iki şarkısı kadar iyi değil, ama kötü olmadığı da bir gerçek. Sen şarkıyı pek sevmedin galiba Şule. Neden?
Ş: Şarkının zorla yazılmış bir şarkı olduğunu düşünüyorum çünkü. Melodinin orijinal gelmediğini ve sözlerini fazla romantik bulduğumu söylemeliyim. Ayrıca bence bu şarkıyı konserlerinde çalmamalılar.
4) Thieves:
Ş: Fazlaca tekrar içeren, tekerleme tadında bir şarkı olmuş bu, sözlere baktığımızda diğerlerinden farklı olunca neden mutlu olunamadığını sorgulayan bir isyankarlığı doğuran bir romantizm söz konusu diğerlerinden farklı olarak – “Ölü Ozanlar Derneği”nde verilen romantizm gibi yani. Ama birkaç cümle şarkıyı klişe olmaktan kurtaramıyor bence. Senin de favorilerinden değil diye umuyorum?
Favorilerimden biri olmamakla birlikte, şarkının özellikle nakaratının epey başarılı olduğunu düşünüyorum ben. Klasik Incubus tarzına biraz daha yakın bir şarkı olmuş bu şarkı, zaten senin de dediğin gibi biraz isyankarlık içeriyor; diğer şarkılar gibi dingin değil.
5) Isadore:
“Isadore” albümü ilk dinleyişimde dikkatimi çeken ve şu an favorilerimden biri olan şarkı. Özellikle gitarist Mark Einzinger'ın gitarları takdire şayan. Üçüncü ve dördüncü şarkıyla az da olsa düşen tempoyu tekrar yükseklere çıkaran, çok başarılı bir şarkı olmuş “Isadore”. Sen sevdin mi, peki?
Ş: Evet, “Drive” ve “Dig” demiştin ya, onlara benzeyen bir şarkı bu bence. Sözleri yine fazlaca dokunaklı olsa da dinletir kendini, favorilerden.
Ş: Evet, “Drive” ve “Dig” demiştin ya, onlara benzeyen bir şarkı bu bence. Sözleri yine fazlaca dokunaklı olsa da dinletir kendini, favorilerden.
6) The Original:
Ş: Melodisiyle değil de sözleriyle ön plana çıkan bir şarkı bu; bence bir animasyon klip hak ediyor. Vokal ön planda. Albümün genelinde olduğu gibi bir sükunet hakim ve albümün ortalamasının üstünde.
Albümdeki bir diğer favorim. Grupların performansını bazen de olsa görebildiğimiz klipleri (misal “Dig”) tamamı animasyon olan kliplere tercih ettiğim için animasyon klip isteğine pek katılmasam da, şarkının albümde ön planda olduğu ve Brandon Boyd ile Chris Kilmore'un çok iyi iş çıkardığı bir gerçek.
7) Defiance:
Aslında bir “ekstra” olabilirmiş bu şarkı; akustik olmasından mıdır, çok kısa olmasından mıdır bilinmez, albümde çok da ön plana çıkmıyor. Sevmek için zamana ihtiyaç duyan şarkılardan. Sen de beğenmedin sanırım Şule.
Ş: “2.19luk bu şarkıyı keşke hiç koymasalardı albüme” dedim. Bence zarar ziyan olmuş.
8) In the Company of Wolves:
Ş: “I was low but now I am high, It helps to know serenity from ennui…” Albümde söz konusu olan dönüşüm bu şarkıda da hakim. Tekdüze giden melodi 3.dakikadan itibaren farklı bir hal alıyor; gitar Incubus’tan değil de neredeyse Led Zeppelin ya da Pink Floyd’tan duymaya alışık olduğumuz şekilde çalınıyor. Bu şarkı albümdeki en farklı şarkı olmuş diyebilirim. Sen pek PF insanı değilsin ama?
Pink Floyd dinlemem evet, ama bu şarkı gerçekten de albümün en farklı şarkısı ve Incubus’tan duymaya alışık olmadığımız bir şarkı olmuş. Klasik Incubus şarkılarından daha uzun olması bir yana, albümün özeti olan şarkıymış gibi de duruyor. Biri “Incubus’un son albümü nasıl bir albüm?” diye sorsa dinletmek için seçilecek ilk şarkı bu olurdu kanımca, çünkü albümün ağırbaşlı havasını tamamıyla taşıyan bir şarkı bu.
Pink Floyd dinlemem evet, ama bu şarkı gerçekten de albümün en farklı şarkısı ve Incubus’tan duymaya alışık olmadığımız bir şarkı olmuş. Klasik Incubus şarkılarından daha uzun olması bir yana, albümün özeti olan şarkıymış gibi de duruyor. Biri “Incubus’un son albümü nasıl bir albüm?” diye sorsa dinletmek için seçilecek ilk şarkı bu olurdu kanımca, çünkü albümün ağırbaşlı havasını tamamıyla taşıyan bir şarkı bu.
9) Switchblade:
Eski Incubus şarkılarına benzeyen bir şarkı. Dinlerken “A Kiss To Send Us Off” ile olan benzerliğini fark edebilmek mümkün. Albümün diğer şarkılarına uzak ve diğer şarkılardan farklı olmuş. Ancak ne yazık ki ön plana bir şekilde çıkmasına rağmen favorilerden biri olacak kadar güçlü değil. Sen Incubus'un bu tarz şarkılarını sever misin?
Ş: Kesinlikle hayır, ayrıca sözler bana çok komik geldi. Şarkı tek kelimeyle yersiz olmuş.
Ş: Kesinlikle hayır, ayrıca sözler bana çok komik geldi. Şarkı tek kelimeyle yersiz olmuş.
10) Adolescents:
Ş: Bu şarkıyı yazarken yükseklerde olduklarına dair düşüncelerim var benim, sözlerden başka bir şey çıkarmak mümkün değil zira! Dinledikçe sevdiğim gitar ve davulun diğer şarkılara göre biraz daha özenilmiş olduğu şarkı bu bence. Sen albümün habercisi olan bu şarkıyı baştan sevmiştin zaten, değil mi?
Şarkıyı sevdim evet, ama bir “Anna-Molly” ya da bir “Black Heart Inertia” değil ne yazık ki. Sözlerinin fazlaca tekrarlanması olumsuz yönlerinden olsa da senin de belirttiğin üzere enstrümantal bakımından bayağı özenli bir iş çıkarılmış olması şarkıyı başarılı bir çıkış şarkısı yapıyor – bunu da albümün geri kalanını dinlediğimizde daha iyi anlıyoruz.
Şarkıyı sevdim evet, ama bir “Anna-Molly” ya da bir “Black Heart Inertia” değil ne yazık ki. Sözlerinin fazlaca tekrarlanması olumsuz yönlerinden olsa da senin de belirttiğin üzere enstrümantal bakımından bayağı özenli bir iş çıkarılmış olması şarkıyı başarılı bir çıkış şarkısı yapıyor – bunu da albümün geri kalanını dinlediğimizde daha iyi anlıyoruz.
11) Tomorrow’s Food:
Albümün son şarkısı biraz ilginç bir şarkı. 80’li yılların filmlerinin şarkılarına benziyor biraz. Sanırım grup “Biraz değişiklik yapalım” demiş ve asgari miktarda enstrüman kullanarak ve vokalleri öne çıkararak böyle bir şarkı yapmış. Ancak maalesef şarkının çok başarılı bir kapanış şarkısı olduğunu söyleyemeyeceğim.
Ş: Sen sormadan ben söyleyeyim: benim en çok sevdiğim Incubus şarkıları hep sağlam bir ritmle (gitar) başlıyor; vokal ne zaman böyle sessiz sedasız bir şarkıya girse, onu pek sevmiyorum. Bir ara (2. dk) Pink Floyd’vari melodiler duysak da müzik ve söz itibariyle bu şarkı da sınıfta kalıyor bence.
Ş: Velhasıl, albümde benim çalma listeme girebilecek şarkılar şöyle: “If Not Now, When?”, “Promises, Promises”, “Isadore”, “The Original” ,”In the Company of Wolves”. 5/11? Albümün iyi bir albüm olduğunu söylemek güç. Çağakan ise pek öyle düşünmüyor, zira dinlemeyeceğini söylediği şarkılar şöyle: “Thieves”, “Switchblade” ve “Tomorrow's Food”.
Mike'ın da dediği gibi grup gittikçe daha az agresif olmuş, zamanla sakinleşmişler. Benim içinse bu kadar sakin ve pozitif bir Incubus’a alışmak kolay olmayacak sanırım.
Son olarak, favorimiz “Promises, Promises”'in bir canlı performansı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder