Tim Burton’ın çiçeği
burnunda bir yönetmenken 1984 yılında çektiği kısa film “Frankenweenie”,
şirketi Walt Disney Pictures’ın yapımcılarını şok etmiş, dehşet içindeki
yapımcılar Tim Burton’ı kovmuştu. 30 dakika kadar süren ve yaklaşık 1 milyon
dolara mal olan film, aslında Burton’ı ünlü edecek filmlerinde işlediği
temalarla benzer temalara sahipti ama belli ki o zamanlar bu kadar yenilikçi
olmayan Walt Disney Pictures yapımcıları “Frankenweenie”yi fazlasıyla korkutucu
buldu.
Yaklaşık 30 yıl sonra, Tim Burton “Frankenweenie”yi
uzun metrajlı bir animasyon filme dönüştürdü – hem de tekrar yapımcı şirket
Walt Disney Pictures’ın kanatları altında. Yarım saatlik bir filmden kuklalarla
ve “kare kare animasyon” tekniğiyle çekilmiş 3 boyutlu bir animasyona dönüşen
filmin senaryosunda da yönetmenin özellikle son yıllarda çektiği birçok filmin
senaryosunu yazan John August’ın imzası var.
Film içine kapanık bir çocuk ile çocuğun
oyuncaklarıyla çektiği filmlerde başrol oynayan sadık köpeğinin öyküsünü
anlatıyor: Çok sevdiği köpeği Sparky bir arabanın altında kalıp ölünce, genç
Victor Frankenstein’ın (Charlie Tahan) dünyası başına yıkılıyor. Anne-babasıyla
Sparky’yi kasabadaki hayvan mezarlığına gömdükten sonra, fen bilgisi dersinde
öğretmeni Bay Rzykruski’nin (Martin Landau) bir kurbağayı elektrikle
canlandırdığını gören Victor’ın kafasında şimşekler çakıyor: Victor, yağmurlu
ve fırtınalı bir gecede mezarından çıkardığı Sparky’yi şimşeği kullanarak
hayata döndürmeye karar veriyor. Deneyinde başarılı da oluyor; Sparky, biraz
yara bere içinde de olsa hayata dönüyor. Fakat bu masum deneyi büyük olayların
habercisi oluyor ve Victor, Sparky’yi ailesinden, köpeği tasvip etmeyen
komşulardan ve Sparky’nin canlandığını görünce kendi hayvanlarını da
canlandırmaya karar verip büyük bir felaketin kapılarını açan diğer çocuklardan
uzun süre saklayamıyor…
Film “Burtonesk” diye adlandırılan tarzın yapı
taşlarının çoğunu bünyesinde barındırıyor aslında; yönetmenin diğer filmlerinde
de sıklıkla karşımıza çıkan sıkıcı banliyö hayatı, farklı olanın dışlanması,
ötekileştirme, ölüm ve ölümü kabullen(eme)me, yalnızlık ve bağlılık gibi
temalar “Frankenweenie”de mevcut. Ayrıca film, yönetmenin eski filmlerine ve
hayranı olduğu filmlere de saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmiyor. Victor’ın
yaşadığı yer yönetmenin en iyilerinden “Edward Scissorhands”deki kasabayı
andırıyor mesela. Victor’ın anne-babası televizyonda Christopher Lee’nin
başrolde oynadığı “Dracula”yı izliyor. Filmin sonlarına doğru oluşan felakette
adamın biri “Jurassic Park”taki gibi bir tuvalete, bir çift de Alfred Hitchcock
klasiği “The Birds”teki gibi telefon kulübesine sığınmaya çalışıyor. Ayrıca bir
başka Tim Burton harikası “Batman”den “Nosferatu”ya, yönetmenin 1982’de çektiği
“Vincent”tan “Gremlins” ve “The Nightmare Before Christmas”a birçok yapıma
gönderme mevcut.
Burton bir de küçüklüğünden beri öykünüp beslendiği
kişilerin isimlerini filmin karakterlerine vermeyi tercih etmiş.
Başkarakterimiz Victor Frankenstein bunun en bariz örneği zaten. Victor’ın
sınıf arkadaşlarından birinini ismi Edgar, soyismi de Gore. Victor’ın bir başka
sınıf arkadaşı, aynı zamanda komşusu olan Elsa Van Helsing (Winona Ryder) de,
annesi Persephone de (Dee Bradley Baker), Victor’ın Uzak Doğulu arkadaşı
Toshiaki’nin (James Hiroyuki Liao) canlandırmak istediği kaplumbağası Shelley
de (!) Burton’ın nelerden/kimlerden etkilendiğini açıkça ortaya koyuyor.
Filmin kısa metrajdan uzun metraja dönüştürülmesinin
iyi olduğunu düşünenler kadar, kötü olduğunu düşünenler de var. Mesela (benim
de şahsen içinde olduğum) bir grup, yeni versiyonda Victor’ın bir karakter
olarak daha iyi işlendiğini, Victor-Sparky ilişkisinin daha derinlere inilerek
anlatıldığını, Victor’ın öğretmeni Bay Rzykruski’nin rolünün uzatılarak
hikayede daha önemli ve bağlayıcı bir yere konduğunu ve tüm bunların filme
etkisini makul buluyor. Başka bir grupsa Burton’ın artık bir yenilenmeye
ihtiyacı olduğunu, filmlerindeki tanıdık hava ve aynı temaların sıkmaya
başladığını, bunun da filmin omurgasına zarar verdiğini, hatta yönetmenin
öykündüğü şeylerin/kimselerin dahi gereksizliğini vurguluyor. Katılabileceğim
tek nokta filmin uzamasının genel dokuya zarar vermesi ve eski filmin aksine bu
versiyonu bir-iki sahnesinde samimiyetten uzaklaştırıp “olmamış” havasına
sokması.
Onun dışında, En İyi Animasyon dalında Akademi
Ödülü’ne de aday gösterilen “Frankenweenie”, özellikle Burton’ın sinemasını
seviyorsanız izlemeniz gereken bir yapım. Yönetmenin artık her filminde beraber
çalıştığı mükemmel besteci Danny Elfman’ın müziklerineyse filmi izlerken kulak
kesilmenizi öneririz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder