İngiliz synth-pop grubu Hurts’ün ikinci albümü “Exile”,
8 Mart 2013 tarihinde piyasaya sürüldü. İlk albümleri “Happiness”ın aksine
biraz daha siyah bir tona büründürdükleri yeni albümleriyle, İngiliz ikili Theo
Hutchcraft ve Adam Anderson tarzlarını iyiden iyiye oturttuklarının ve çok daha
iyi işler yaptıklarının/yapacaklarının sinyallerini veriyor.
12 şarkının bulunduğu albüm, ilk albüm “Happiness”tan
çok daha karanlık ve melankolik. Genel olarak ilk albüme nazaran biraz daha iyi
eleştiriler alan “Exile”ın, müzik eleştirmenlerinin de belirttiği üzere Depeche
Mode’a yakın olan tarzının “Happiness”a nazaran biraz daha sert bir müzikle
harmanlanmış ve deneysel tınılarla dolu olduğu yazılanlar arasında. “Exile”,
gerek kullanılan sert gitar rifleri ile, gerek koro ve klavyeleriyle, gerek
davul ritmleriyle, daha sert ve cesur bir albüm, zira grup ilk albümlerinde çok
beğenilen tarzlarında biraz değişikliğe giderek her grubun yapmak istemeyeceği
bir şeyi yapıyor.
“Exile”a,
albüme ismini veren şarkıyla başlıyoruz: Aynı zamanda grubun albüm turnesinin
açılış şarkısı olan “Exile”, konser açılışı için çok uygun bir parça, çünkü çok
iyi klavye efektleriyle başlayıp birden hızlanarak davul ve gitar tonlarıyla
besleniyor.
“Exile”ın ardından
gelen şarkı “Miracle”, albümün ilk teklisi. İlk kez 4 Ocak 2013’te dinleme
şansına erişebildiğimiz şarkı, grubun çıkış şarkısı “Wonderful Life”tan beridir
kullandığı ve artık alametifarikası haline getirdiği üzere, dansçıların Muse’un
“Time is Running Out” klibindeki gibi grubun çevresinde dans ettikleri karanlık
bir klibe sahip. Bolca ‘lens flare’in kullanıldığı klip, itiraf etmek gerekir
ki ilk bakışta J. J. Abrams’ın elinden çıkmış gibi duruyor.
“Miracle”ın
ardından, albümün bize göre en iyi şarkısı olan “Sandman”i dinliyoruz. Islıkla
desteklenmiş bir melodiye sahip “Sandman”de kullanılan çocuk sesleri ve koro
çok etkileyici.
Dördüncü şarkı “Blind”, albümün Mayıs 2013’te
piyasaya sürülen ikinci teklisi. İkilinin konserlerinde sıkça yer verdikleri ve
çalmaktan besbelli pek hoşlandıkları bu duygusal parçanın, bağımlılığı anlatan son
derece tuhaf bir klibi de var.
“Only You” gitar,
klavye ve vokalleriyle 80’ler pop müziğinin etkisinin net bir biçimde
hissedildiği, diğer 4 şarkıya göre daha hızlı seyreden bir şarkı. Sözleri de
romantik ve gayet hoş.
“The Road”,
albümün piyasaya sürülmesinden önce iki dakikalık bir mini klip olarak
dinleyiciye sunulan şarkı. Albümden dinleme şansı elde ettiğimiz ilk şarkı da
diyebiliriz. Bir araba kazasını anlatan “The Road” için grubun vokalisti Theo
Hutchcraft “We tried to write the darkest song we could…” demiş. Haksız da
sayılmaz. Özellikle başlangıçtaki vokalin çok iyi olduğunu ayrıca belirtmek
gerekir.
“Cupid” tam
bir konser şarkısı. Ancak “Exile”ın albüm turnesinde çalınan şarkılara bakarsak
grup bu şarkıyı neredeyse hiç çalmıyor. Halbuki kendisi son derece gaz ve albümdeki en
sert şarkılardan biri.
Sekizinci sıradaki “Mercy”, içinde biraz Dubstep
etkisi görebileceğiniz, akıldan çıkmayan ve ağza kolayca takılan bir şarkı. Gerideki koro ve
nakarattan sonra duyduğumuz coşkun melodi, şarkıyı bir adım öne çıkarıyor.
Göz göre göre aşık olunan tehlikeli bir kadını
anlatan “The Crow”, Theo Hutchcraft’in vokalinin ve optimum müzik aletinin son
derece etkin kullanıldığı, ağırbaşlı bir parça. Ancak albümün büyük olasılıkla
en çok sevilen bir-iki şarkısından olan “Somebody to Die For”dan hemen önce yer
alması, kendisi için şanssızlık.
On numaralı “Somebody to Die For”, grubun üçüncü
teklisi. “Miracle”a da imza atan Frank Borin tarafından renklerin çok başarılı
bir biçimde kullanıldığı bir de klibi çekilen şarkının klibinde de tıpkı “Blind”ın
klibindeki gibi dinsel öğelere yer verilmiş. Fakat albüm versiyonu klip
versiyonundan yaklaşık 45 saniye daha uzun ve daha güzel. Şarkıda ayrıca “Do
Not Go Into That Good Night” şiirinden bir alıntı da duyuyoruz.
On bir numaralı şarkı “The Rope”, belirli bir kesim
tarafından anında favori ilan edilmiş olsa da, ilk etapta çok dikkat çekmiyor. Ama başarılı
klavye efektleri kesinlikle öne çıkıyor.
“Exile”ın kapanış şarkısı “Help”, karanlık bir
albüme bir nebze de olsa umutlu bir nokta koyuyor. Elton John’un piyanoda ikiliye
eşlik ettiği parçada Hurts, Hans Zimmer’ın “The Dark Knight Rises” film müziklerinde
yaptığını yapıp dünyanın dört bir yanından ses kayıtlarını gönderen
hayranlarının seslerini vokal olarak kullanmış.
Albümün bir de “Deluxe Edition” etiketi ile piyasaya
sürülmüş bir sunumu var ve iki şarkı daha içeriyor: “Heaven” ve “Guilt”. “Heaven”
daha çok ilk albüme yakışacakmış gibi duran ve “Help” gibi albümün geri
kalanına göre daha aydınlık bir pop şarkısı. “Guilt” ise “Help” gibi piyanoyla
desteklenmiş, sakin bir aşk şarkısı.