Tarsem Singh ismini herhangi bir projede görünce heyecanlanmamak imkansız. Kendisi ta 2000 yılında
“The Cell” isimli filmiyle dikkatimizi çekmiş (O zamanlar ziyadesiyle genç olsak da filmdeki görüntü ve sanat yönetiminin cezbedici olduğunu fark etmek zor değildi),
“The Cell”den altı yıl sonra da
“The Fall” ile iyiden iyiye hayranlığımızı kazanmıştı. Yalnızca ‘
Tarsem’ ismini kullanan yönetmenin rejisörlük olarak harika bir performans sergilediği
“The Fall”,
“Pushing Daisies”den tanıdığımız
Lee Pace ile Romanyalı küçük aktris
Catinca Untaru’nun aralarındaki kimya ile şahlanıyordu. Muazzam bir işçiliğe ve tasarıma sahip
“The Fall”dan altı yıl sonra,
Tarsem Singh bu kez
“Immortals” adındaki aksiyon filmiyle geri döndü. Fragmanı malum sitelerde yayınlandığında seyirciler arasında oluşan önyargı genel olarak olumsuz yönde değildi. Velakin izledikten sonra insan aynı şeyi düşünemiyor;
“Immortals”, son derece kötü bir aksiyon filmi. Ayrıca ortada o kadar kötü bir senaryo var ki,
Tarsem Singh’in işçiliği bile filmi kurtaramamış.
“Immortals”da
Theseus (
Henry Cavill) isimli bir ölümlünün hikayesini izliyoruz: Antik Yunan zamanında, Tanrılar Titanlar’a karşı savaşmış ve onları yenmiştir. Bir süre sonra, Tanrılar’a olan inancını yitirmiş güçlü kral
Hyperion (
Mickey Rourke) Yunanistan’ı tehdit etmeye ve ele geçirmeye başlar. Vahşi bir orduya kumandanlık eden Hyperion, aynı zamanda
Ares’e (
Daniel Sharman) ait Epirus Yayı’nı aramaktadır. Fakat eski bir kural Tanrılar’ın savaşa karışmaması gerektiğini belirttiği için
Zeus (
Luke Evans), Theseus adında bir köylüyü Hyperion’a karşı savaşması için gizlice seçer. Annesi gözlerinin önünde Hyperion tarafından öldürülen Theseus, Hyperion’a karşı halkının son umudu olacaktır…